10 Eylül 2007 Pazartesi

Öğrenmede İsteksizlik

Eğer ilkokul öncesi çocukları gözlersek, onların yeni şeyler öğrenmede hiç bir güçlük çekmediğini fark ederiz. Çünkü çocuk sadece ilgilendiği şeyi anlamak ister ve bilgiyi oyun yoluyla elde eder. Çocuk için öğrenme yaşam demektir. Oysa okul hayatına başlayınca, çocuğun kapasitesi sekmeye uğrar. Çünkü artık yaşamla bilgi arasındaki köprü kopmuş, çocuk neyi temsil ettiğini bilmediği, yaşamda karşılığını bulamadığı bir kavramla yüz yüze gelmiştir. Böylece bilgiye karşı tüm ilgisini kaybetmiştir. Öğrenmeye karşı isteksizliğin temeli buna dayanmaktadır.
Anlam demek ilişki demektir. Bir şeyin size anlamsız gelmesi, o şeyle ilişki kuramadığınızı gösterir. Eğer sık sık kendinize “Bu şeyleri niye öğreniyorum, ne anlamı var?” diye soruyorsanız, henüz bilgiyle ilişki kuramamışsınızdır. Bu durumda yapılacak iş, öğrenmeye karşı tutumunuzu değiştirmektir. Öğrenmeye karşı isteksizliğinizi, öğrendiğiniz her materyali sizin için anlamlı hale getirerek yapabilirsiniz.
Öğrenmenin ilk şartı; bilgi ile oyun oynamalı, öğrenilen konuları günlük hayatınızda kullanmalı, bu bilgiler ile yeni ilişkiler kurmalı, onları kişiliğinizin ve ilgilerinizin bir parçası haline getirebilirsiniz.
Öğrenmenin ikinci şartı; azim, irade ve karar verme yeteneği ile ilgilidir. Akıllı insanlar, sadece istemekle yetinmezler, iradelerini devreye sokarlar ve ulaşmak istedikleri hedefler doğrultusunda hızla ilerlerler. Bunun için de uygun davranışları araştırır ve bu davranışlar çerçevesinde hareket ederler.
Şimdi geçmişte öğrendiğiniz bir takım gerçekleri (!) bir kenara bırakıp şu şekilde düşünün: “Bu sınavı başarmak için her türlü donanıma fazlasıyla sahibim. Ben hiçbir yekilde diğer öğrencilerden daha eksik ya da daha şanssız değilim. Hayat, diğerlerine verdiği fırsatları bana da veriyor. Her an önüme yeni kapılar açılıyor. Şu anda önemli bir kapının eşiğindeyim ve bu eşikten geçmek için önümde hiçbir engel yok. Yapmam gereken şey: “Doru şekilde Çalışmak!..”